• Dünyada Kitap
    Baileys Ödülü’nün Adayları Belli Oldu İngiltere’nin en prestijli ödüllerinden olan Baileys Kadın Yazar Ödülü’nün finalistleri belli oldu. Favori isimlerden Anne Enright daha önce “The Forgotten Waltz”(Devamını oku)
  • Tesadüflerin Hikâyeleri
    Neil Gaiman’ın şiir ve öykülerinden oluşan yeni kitabı “Kırılgan Şeyler”in kitap kapağına takılı kalıyor gözüm. Yaprağın damarlarını saymaya çalışıyorum, olmuyor. Diğerlerinden daha büyük boşlukları s(Devamını oku)
  • Notalarla Tarih
    Eskiden “100 Soruda” serileri vardı. Konunun meraklılarına 100 soru – yanıt metoduyla tarih, sanat, ekonomi, politika vs. gibi konularda bir perspektif kazandırırdı. Ağaçkakan Yayınları artık bu nosta(Devamını oku)
  • Mülteci Olmak...
    “Türkiye’de Mültecilik” adlı bu çalışma, geçiciliğin yasal dayatma olduğu bir bağlamda mülteci olma koşulunu, bireylerin yasayla kurduğu ilişki üzerinden ele alıyor. Mülteci deneyimini bireylerin huku(Devamını oku)
  • Toplum ve Birey Üzerine Dervişçe Düşünceler
    Doğan Cüceloğlu, Türkiye’de yetişmiş önemli bilim insanlarından Ahmet Dervişoğlu’yla yaptığı uzun sohbetleri “Derviş’in Aklı” isimli yeni kitabında topladı. Uzun yıllardır süren dostluklarının verdiği(Devamını oku)
  • Yakam Beyaz, Anlayın Beni Biraz
    Yıllaaar yıllar önce çalıştığım pek havalı ajansta müşteri temsilcilerinin spor giyinmesi, ojesiz ve makyajsız dolaşması pek hoş karşılanmazdı. Neyse ki ben işin mutfağındaydım ve bu zorunluluklardan (Devamını oku)
  • Özgecan’ların Romanı
    Türkiye’nin ışık hızında değişen gündemine rağmen hepiniz Özgecan Arslan cinayetini hatırlıyorsunuz, değil mi? Mersin’in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüs(Devamını oku)
  • Hermann Hesse’den Aforizmalar
    Uzunca bir zamandır piyasada bulunmayan ve meraklılarına sahaf raflarını işaret eden “İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez”, yeni baskısıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından okura sunuldu. 1946 Nobel(Devamını oku)
  • Şansın Matematiği Var mı?
    Geleceği görebilmek çoğumuzun çocukluk hayallerinden. Yapacağınız bir iş görüşmesinin sonucu, gireceğiniz sınavdan alacağınız puan ya da karşınızdaki oyuncunun bir sonraki hamlesi... Öngöremediğimiz d(Devamını oku)
  • Bir İstanbul Bilimkurgusu!
    Barış Müstecaplıoğlu’nun ismini ilk olarak, 2002’de yayımlanan “Korkak ve Canavar” romanıyla duymuştuk. Okurlarını bambaşka diyarlara davet eden bu romanıyla Barış Müstecaplıoğlu’nun kendisi de, Türkç(Devamını oku)
  • Bir “Fenomen” Olarak W. G. Sebald
    Cem İleri, Bilge Karasu’nun yapıtını bir bütün olarak ele aldığı kapsamlı incelemesi “Yazının da Yırtılıverdiği Yer”den sonra, bu sefer W. G. Sebald hakkında bir deneme kaleme aldı. “Okurun Belleği” a(Devamını oku)
Sayı: 125 - Mayıs 2016

Peki, Siz Nasıl Çizerdiniz?

Simla Sunay (simlasunay@gmail.com)

Antoine altın sarısı saçlarla doğar. Ailesi ona Güneş Kral adını takar. Daha sonraysa Cubi Burnu’nda bir uçak pistinin sorumlusu olduğunda ona Kuşların Kaptanı ismini vereceklerdir. Çünkü, Antoine yere çakılan uçakları tespit edecek, uçakları vurup pilotları rehin alan düşman göçerlerle pazarlık edecektir. Barış karşılığı pilotları kurtaracaktır. Bu ismi ona düşman kabul edilen göçerler takacaktır.

Sonbahar, 1920, Paris. Antoine henüz on dokuz yaşında, Ecole des Beaux-Arts’ta mimarlık fakültesine girer ama birkaç ay sonra okuldan ayrılır. Sanırım sebebini anlamak kolay. O, bir yapı yapmaktansa onun üzerinde uçmayı tercih edecektir hep. Mimarlar yeterince yükselemezler. Yapının ancak çatısına çıkabilirler. Ama Antoine için bu yeterli değildir, o on iki yaşından beri uçuyor çünkü. 1937’de uluslararası bir fuar kapsamında Eiffel Kulesi’nden paraşütle atladığında artık bu kararının ne kadar isabetli olduğunu anlarız. O öncelikle bir pilottur. Mimar olmasa da hep çizecek ve yazacaktır. Ustası topoğrafyadır.

Çek asıllı, New York’ta yaşayan, bol ödüllü çizer-yazar Peter Sis (“Kuşlar Meclisi”nden hatırlıyoruz), “Küçük Prens”i on iki yaşında Çekoslovakya’dayken okumuş. Antoine’un annesinden gizli, evlerinin yakınındaki havaalanında çalışan bir pilotla beraber ilk kez uçağa binip uçtuğu yaşta yani. O yıllar, uçakların yeni yeni keşfedilip geliştirildiği yıllar Fransa’da. Peter Sis, “‘Küçük Prens’i okumak hayatımı değiştirdi” diyor. Ve sanırım “Pilot ve Küçük Prens” adlı bu kitap da bunun bir ifadesi.

Peter Sis yazmasaydı kulaktan dolma bilgilerle Antoine’u bu denli tanıyamazdık. Çünkü Peter Sis kendine göre biyografiye özgün bir yön vermiş. Çok ilginç ayrıntıları öne çıkarmış. Kronolojik ilerleyen ve kendine has bir grafiği olan, Antoine de Saint-Exupéry’nin yaşam öyküsünde, dünya uçuş tarihi de paralel olarak geçiyor.

Babasız büyüyen bir çocuk Antoine. Erkek kardeşinin vakitsiz ölümü de bütün hayatını etkilemiş. Posta pilotu olarak başladığı kariyerinde başına gelmeyen kalmamış. Pek çok kaza ve yeniden doğuş öyküsü. Çöllerde ve dağlarda yalnız kurtarılmayı beklemek, denizlerde boğulmaktan son anda kurtulmak... Ve sonra savaş pilotluğu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’nın işgali onu yıkmış ve sonra Amerika’ya yerleşmiş, “Küçük Prens”i de New York’ta, Peter Sis’in kariyeri için gittiği bu dünya başkentinde yazmış. Peter Sis’e göre Antoine ahbaplık etmek için hayvan evcilleştiren biri. Belki de “Küçük Prens”teki tilkinin doğuşu da böyle olmuştur. Pek çok uçuş yazısı ve hikâyesi yazmış, çoğu yayımlanmış ve Amerika’da tanınmış. “Küçük Prens” de dâhil yazdıklarında otobiyografik malzemenin yoğun olduğunu biliyoruz.

Yaşam öyküsünü okuyunca “Küçük Prens”teki pilot ve prens diyaloglarının kendi çocukluğuyla konuşan yalnız olgun bir adam olduğunu anlarız. Evet, altın saçlı, birdenbire çölde beliren çocuk ta kendisidir. Babasını ve erkek kardeşini erken kaybeden acılı ve yalnız bir çocuk... İki dünya savaşı arasında sıkışan bir nesil… Bilimsel zekâsını nerede, nasıl değerlendireceği konusunda hayli kafası karışık genç, mucit bir adam... Öyle ki, ansızın küvette suyun dalga kuvveti üzerine çalışmalara başlayabilir, her şeyi bırakıp.

Peter Sis’e göre çizme tutkusuydu onu yükseklere çıkaran. Ve bu yükseklikse onu yazdırandı belli ki. Antoine’un sıkça sorduğu soruyu, hatırlatıyor bir söyleşisinde Peter Sis, bu kitabı yapma gerekçesi olarak: “Siz nasıl çizerdiniz?” İşte bunu, ya da bunu, şu görünen dağı, şu garip çukuru, bir koyunu, ya da fil yutmuş bir pitonu. Siz nasıl çizerdiniz? Ağaçları..

Peter Sis, hiç kuşkusuz çocuk edebiyatının en özgün ve en iyi çizerlerinden biri. Çünkü çizgilerinde hassasiyet, hakkaniyet ve haysiyet var. Savaşın anlatıldığı sahneler tüyler ürpertici sözgelimi. 2011’de ilk kez yayımlanan “Kuşlar Meclisi” adlı kitabı yine Alef Yayınevi tarafında Türkçeye kazandırılmıştı. Peter Sis, İranlı sufi şair, eczacı bilim insanı Ferîdüddîn-i Attâr’ın, tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden sayılan “Mantıku’t-Tayr” (Kuşların Diliyle veya Kuş Dili) adlı 1187 yılında yazdığı 4724 beyitten oluşan eserinden yola çıkmıştı. Şiirde anlatılan asıl hikâyeyi, omurgasına sadık kalarak yeniden düzenleyip, modernize etmişti. Dokulu, isli puslu, noktalı olağanüstü resimlerle de kendi üslubunda yorumlamıştı. Bu yüzden Peter Sis evrensel bir vefakâr. Tam adıyla, Antoine Marie Jean-Baptiste Roger, comte de Saint Exupéry (29 Haziran 1900 - 31 Temmuz 1944) bir Fransız vatanseveriydi hiç şüphesiz. Onun doğadan yana felsefesine, maceracı hayatına ve “Küçük Prens” metninin eşsizliğine diyecek bir şeyimiz yok. Ancak, Tunus ve Cezayir’in üstünde neden uçuyordu, nerelerin haritalarını taşıdı, çöllerde neler yaptı, Fransız sömürgeciliğine ne kadar hizmet etti ya da etmedi bilemiyoruz. Savaş karşıtı değildi; Fransa’nın savaşmasını istiyordu, bu her ne kadar bir savunma gibi görünse de.

Peter Sis, bu eser için gerekçesini açıkladığı sözlerine söyle devam ediyor, “Peki nasıl bir ceket çizmeliyim Antoine’ın yaşam öyküsünde, onun üzerine giydirmek için?” Anlaşılan o ki, İran tarihine bakacak kadar duyarlı bir sanatçı, tarafsız bir ceket giydirerek yüceltiyor Antoine’u. Kutsal kitaplar kadar çok okunan, çok okunmasına karşın hayli derinlikli bir eser olan “Küçük Prensi”i bizlere bırakıp, bir savaş kaybı olarak, belki de kendi gezegenine gitmek için, yitti gitti 1944’te… Ben de kendime soruyorum, ben nasıl çizerdim herkes için koyun olacak bir koyunu? Sanırım en doğrusuydu onun yaptığı. Bir sandık içinde. Herkes için hayal edecek bir alan bırakmalı çünkü sanat.

“Pilot ve Küçük Prens”, Peter Sis, Çev.: Çiçek Öztek, + 9 yaş, Alef Yayınevi, 2016

 

NASIL BAŞLAR O HER ŞEY?

“Her şeyin kendince bir başlangıcı var.” İlk cümlesi böyle olan, Silvana Tavano’nun bu çok etkileyici hikâyesi Filiz Özdem çevirisiyle çocuk okurlarıyla buluştu. Son haftalarda karşıma çıkan en özgün eserlerden biri Elma tarafından olağanüstü resimlenmiş. “Bazı şeylerin de başlangıcı görünmez: Ağaçlar toprağın altında başlar hayatına,” Bir öyküden çok bir şiir aslında. Derin felsefi anlamlar gizli. Ancak çocuklardan öte değil, onları kışkırtacak kadar özenle seçilmiş cümleler. Mesela esnemek uykunun mu başlangıcıdır yoksa diğer uzun esnemelerin mi? Bazı şeylerse başlangıcına benzemez sonra, yumurta, kurbağa ve kelebek gibi. Bu kitabı okurken düşündüm, çocukken biliyor muydum çocukluğun bir başlangıç olduğunu? Neyse şimdi biliyorum. Ama galiba, çocukken sonsuzluğu hissedebilirdim. Büyümek bu hissin kaybı gibi. “Ya deniz? Kumsalla mı başlar, yoksa biter mi?” Sanırım ikisi de. “Her şeyin bir sonu olduğunu anlamanın tek yoludur başlamak,” diye bitiyor kitap. Bu cümleye katılmasam da, sonsuzluğun bittiğini biliyorum.

“Nasıl Başlar?”, Sivana Tavano, Resimleyen: Elma, Çev: Filiz Özdem, + 5 yaş, YKY, 2016

 

OKUMAK İSTEYEN AYIYA POLİS MÜDAHALESİ

“Ayılar Kitap Okuyamaz” cesur resimleriyle dikkatimi çekti. Sıkıcı hayatından bunaldığı anda ormanda bir kitap bulan bir ayının hikâyesi… Kitabın sahibinden okumayı öğrenmek istemesiyle başlıyor. Tabii ki şehre iniyor ayı. Ve şehrin bütün sertliğiyle karşılaşıyor. İnsanlar ondan korkup kaçıyor ve kalkanlı, kasketli polisler tarafından çevriliyor, sorguya çekiliyor. Elbette onu bir çocuk kurtarıyor ama öyküde, tarih boyunca okuyana, yazana ve kitap sevene yapılan eziyetlere bir gönderme olduğu apaçık. Bu nedenle güneşli kütüphaneniz için mutlaka edinmelisiniz. Üstelik kitabın sonunda polis memuru ile barış da var. Kitaplar umudun başlangıcıdır ne de olsa.

“Ayılar Kitap Okuyamaz”, Emma Chizhester Clark, Çev: Derin Erkan, + 4 yaş, 1001 Çiçek Kitaplar, 2016